"Hayatta ben en çok babamı sevdim."

Geçmişe takılı kalıp yaşıyorduk hepimiz.
Bir ses,bir söz,bir koku...
Alıp yıllar öncesine götürebiliyordu.

...
Geçmişini yok saymaya çalışmak ütopyanın ta kendisiydi.
O sanki bizlere iplikle bağlanmış bir gölgeydi.
...
"Hayatta ben en çok babamı sevdim." demiş şair.
Unutmam,ilkokulda tanımıştım bu şiir sayesinde Can Yücel'i.Ezberleyip okumamız istenmişti.
Ezber yönüm matematiğin aksine hep çok kuvvetli olmuştu ama hiçbir "kuvvvet" bana bu şiiri ezberletemiyordu.Sadece bir dizesine takılıp kalmıştım.
"Hayatta ben en çok babamı sevdim."
...
Hayatımızı tamamlanacak bir puzzle olarak düşünürsek benim puzzlemın  tamamlanmasını sağlayan parça babamdı.
Geçmişi ne zaman düşüncek olsam,için de babamın olduğu hikayeler dönerdi kafamda.
...
Babamı bildim bileli güneş doğmadan uyanırdı.Kendi yatağımda onun hep evden çıkıp işe gittiği vakitlerde uyanık olurdum.Yataktan hiç çıkmazdım ama evden çıkana kadar hep beklerdim.
İlk elektrikli sobayı açardı,en kısıkta.Uyanıp evden çıkması çok uzun sürmezdi.
Bir kere bile ofladığını duymamıştım babamın.Garip geliyordu bu kadar şikayetsiz yaşaması.
O zamanlar küçüktüm,anlamıyordum.
...
Bir yaşını doldurduğum vakitten beri annemler beni yuvaya bırakmak zorunda kalıyorlardı.Seviyordum yuvayı,bambaşka bir dünyaydı orası benim için.Seviyordum çünkü,saati geldiğinde beni oradan alıp eve götüreceğini bildiğim bir ailem vardı.Bir kez olsun bile "ya gelmezlerse" diye korktuğumu hatırlamıyordum.
"Güven" duygusunu  çok küçük yaşımda tanımıştım,belki de bu yüzdendir şu yaşımda en çok önem verdiğim hissin güven olması.
...
Haftasonları kapalıydı yuva.O yüzden sırayla bir gün ablam,bir gün beni götürüyordu annem,babamın dükkanına.Ablamla ayrılırdık haftasonları.O yüzden haftasonları hiç sevmiyordum.Sabahları evden kavga kıyamet  ağlayışlarla ayrılıyorduk.
Kabataş'tan otobüse,oradan Eminönü'ne.Hiç sevmemiştim Eminönü'nü.Benim için hem haftasonu demek hem de inanılmaz bir kalabalıktı.
Hep korkmuşumdur.
Kapalıçarşı'dan babamın dükkanının olduğu sokağa girdik mi biraz neşem yerine gelirdi.Tüm esnaf tanırdı babamı,dolayısıyla beni.
Babamın küçücük bir büfesi vardı,gerçekten çok küçüktü.
O küçücük büfede geldiğim zaman benim uyuyabileceğim bir yatak hazırlardı.Üst üsteçarşaf ve montları koyduğu ufacık bir yer.
Babam çok hızlıydı,sürekli elinde bir şeyler hazırlıyor,bir şeyleri yağa atıp kızartıyordu.Gelen herkes babamı tanıyor,inanılmaz bir içtenlikle bakıyorlardı ve sürekli bir şeyler için teşekkür ediyorlardı..O zamanlar anlayamıyordum küçüktüm.
...
Yıllar sanki hızlandırılmış filmler kadar hızla ilerleri,ilerlemeye de devam ediyor.Bazen diyorum sihirli bir ayna olsa ve biz o en büyük hazinemizin,çocukluğumuzun olduğu anlara geri dönebilsek.
Çocukluğumuz bizim en güzel sığınağımızdı.
...
Geleceğimizi,önümüze çıkacak yolları,seçtiğimiz yollardan aslında hangisinin doğru olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Fakat geçmişin "en güzel" hatıraları bizimle olacak.
Ve ben her zaman o dizeyi tekrarlayabileceğim.




...
"Hayatta ben en çok babamı sevdim..."



Share:

0 yorum