Sadık Hidayet ~ Kör Baykuş

"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkten yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin."

Başkalarının onu anlaması için değil, kendisini gölgesine tanıtmak istediği için yazan bir adam.
Bazı kitaplar ilk sayfadan, hatta bazen ilk cümleden aklımızı alır. Birden kendimizi olayların için de, daha yeni tanıştığımız karakterlerle yüz yüze buluruz.
Kör Baykuş'da ilk cümleden alıp götürecek sizi.
Fakat ne olay ne yer ne de zaman.
Kelimeler oyun oynayacak zihninizle.
Karakterler birbirine dönüşecek,
olaylar yer ve zaman dışında kalacak.
Şimdiki zaman geçmiş zaman birbirine karışacak.
Nedeni yok sonucu yok.
Korku,ölüm,ümitsizlik;insan kaderinde yazılanlar var.

Bazen kitaplarla tutunacağımızı sanırız hayata fakat daha da kaybettirir bize yolumuzu.
Düşündürür, düşündürür...
Çıkmaz yola sokar ve kendimizle karşılaştırır orada bizi.

"Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir."



İnsanın kendisiyle verdiği savaş, savaşların en büyüğüdür.
Mağlup olan da galip olan da biz olacağız.
En gerçek savaş budur.

"Ben hep, dünyada susmaktan daha iyi bir şey yoktur, Butimar gibi olan insan daha iyi insandır diye düşünürüm."

*Butimar bir kuştur, deniz kıyısına çöker, denizin bir gün kuruyacağını düşünür, bu tasa yüzünden de su içmez hiç.

Sonsuza kadar susmak istediğimiz o anlar.
Biz o anlarda hem kendimizden kaybederiz, hem de atamadığımız o yolları atarız.
Dört yanımız çevrili sanırız.
Unuturuz duvarları ancak biz yapar, biz yok ederiz.
Kendi duvarlarımızı güçlü kılmak için, başkalarının duvarlarını yıkmadan.
Başarabilirsek, özgür kılarız kendimizi.

"Yazmak bir ihtiyaçtı, zorunlu  bir görevdi benim için. Uzun süredir bana işkence eden bu devi öldürmek istiyordum, çektiklerimi kağıda geçirmek istiyordum."

Kimdi peki Sadık Hidayet?

"Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim,ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiç bir zaman örnek öğrenci olmadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayim silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. İstifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz!Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belki de."


Ölümünden önce böyle anlatmış hayatını. 9 Nisan 1951 gününde evine kapandı, tertemiz giyinmiş, tıraş olmuş ve bütün delikleri açtıktan sonra gaz musluğunu açıp hayatına son vermişti.
İran'ın batılılaşma çabalarına girdiği dönemde büyüdü.
Avrupada geçirdiği zaman dilimde hayat ve ölüm üzerine çalışır, yazar, çizer.
Çocukken bayramda kurban kesilirken gördüğü için bir daha ömrünün sonuna kadar et yemez.
Hayatını vejetaryan olarak sürdürdü.
Doğu-Batı yazın türlerini birbiriyle harmanladı.
İran toplumunun git gide karanlığa battığını gördükçe, kendi de karanlığa gömüldü.
Toplumun ve insanların yok ettikleri, ondan da hep bir parça yok etti.
Sessizce çektiği acıyla Kör Baykuş' u  yazdı.
17 Şubat 1903 ve 9 Nisan 1951 arası yaşanan bir hayat.
Zaman, yer ve kişiler değişiyor.
Fakat bazı acılar hep aynı kalıyor.

"Hayat soğuk, kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde ve bu da pek çabuk eskir,o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya."

Share:

0 yorum