Aile Çay Bahçesi ~ Yekta Kopan

Yekta Kopan ile tanışmam "Aile Çay Bahçesi"yle başladı.
Bir yazarı tanımanın yolu okuduğun ilk kitabından geçiyordu.
Bazı yazarların kelimeleri yüreğinden kalemine akıyordu.Onu kendimize yakın hissetmenin tek nedeni de buydu bence.


İnkar edemeyeceğimiz bir gerçek varsa;o da bizi biz yapan en önemli olgunun,bizden çok ailemiz olduğuydu.
Bazen iyi bir hayat,bazen kötü bir hayat.
Arkadaşımızı,eşimizi,dostumuzu kendimiz seçme şansına sahiptik fakat hiçbir zaman ailemizi kendimiz seçme şansımız yoktu.


Bazen bir kitaba isminden,kapak fotoğrafından ısınmak mümkündü.Aile Çay Bahçesi'nde de aynı hissi yaşadım.Baş ucu kitabım olacak galiba,dediğimi hatırlıyorum.
Kitap üzerine yazılan yazılarda sık olarak sıkıcı olduğundan bahsetmişlerdi.
Mümkünatı yok bu kitap için bu sıfatı kullanamazdım.
Yazarın kelimeleri içime içime işlemişti çünkü.
Kitap okumanın en güzel yanlarından biri buydu.
Kelimeler aynıydı değişen bir şey yoktu ama insanlarda aynı etkiyi yaratmıyordu.
Bu kitabı sevenlerden olduğumu farkettiğim için Yekta Kopan'ı daha çok sevmiştim.


"Silerim de bütün boş anıları,bütün kitaplarda yazılan,çizilenleri,gençliğimden,öğrenciliğimden kalanları,yalnız senin buyruğun kalır,beynimin defterinde,yapraklarında,ıvır zıvır bütün bildiklerimin üstünde."



Müzeyyen...
Yalan değil ne zaman bu ismi duysam bir yerden,kitap aklıma gelir.
Müzeyyen karakteri unutulmazlarıma girmişti çünkü.

"Benim adım Müzeyyen.Süslenmiş,güzelliklerle bezenmiş demek.Ben güzelliklerle bezeliyim.Süslenmiş bir hayat benimki.Müzeyyen'im ben.Doğmadan belliymiş adım.Müzeyyen adında bir kız olarak doğmuşum."


"Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum." alıntısıyla başlamış yazar kitaba.
Müzeyyen de kendini bulurdu bu cümlede,eminim.
Hayatta en çok annesini sevdi.
Annesinin ölümüne sebep olduğunu düşündüğü için kardeşinden hep nefret etti.
Babasını hep hayalet olarak gören bir kız.
Onun için öyle görünmezdi ki söylediği gibi evin içine yerleştiremiyordu bile.

"Annem tek başına kalırdı İstanbul'da iki metrekarelik bir mezarda.Dert değil.Ölüler yalnız olduklarını da bilmez ne de olsa."



Annesinin ölümünden sonra hayat onun için eski anılardan ibaretti.
Hayatta ki en büyük değerini kaybettikten sonra geleceğin hiçbir anlamı kalmıyordu çünkü.
Yaşayamayacaklarımızı,yaşadıklarımızla avutuyorduk.
Geçmişe dönüp yaşayamıyorsak,geçmişle yaşamayı tercih ediyorduk.

"Ömrüm boyunca,ikince el eşya satan bir dükkanın vitrinine bakar gibi baktım hayatıma."



Basit fakat duyguyu yoğun bir şekil de hissettiren,nedenini tam olarak anlayamadığım,bağrıma basmak istediğim bir kitap.

Yekta Kopan ise bir kadının duygularını ancak bu kadar güzel kalemine alabilirdi.
İyi ki seni bu sıcacık kitabınla tanımışım...









Share:

0 yorum